Evrende canlı cansız her varlığın nasılda kendine göre bir ahengi var. Öyle eşsiz bir düzen ki bu, temelinde tek bir güdüye programlı. Hayatta kalma güdüsüne. Başımıza gelen hiç birşey yok yere, öylesine gelmiyor. Hepsi bir amaca, bir akışa hizmet ediyor. Ne olursa olsun herşey doğanın kanunlarıyla uyum içerisinde ilerliyor. Peki madem herşeyin bir amacı var doğada, ya hastalığın? Hastalıkların dahi hizmet ettiği bir amaç olması mümkün mü? Bir başka deyişle hastalık, beynin bir şekilde bizimle iletişime geçme yöntemi olabilir mi? Konuşma, anlatma yetisi olmayan beynimiz bize bizi anlatma yolunu hastalıkla çözmüş olabilir mi?

Beynimizin tek bir amaca hizmet eder. Yüzde yüz enerjimizle her daim bizi hayatta tutabilmek. Fakat içinde bulunduğumuz ortamda, yaşadıklarımızdan etkilenmeden, duygusal hasarlar almadan günümüzü geçirebilmek tabii ki çok zor. Her bir duygusal stres, hayatta kalmak için ihtiyacımız olan enerjimizden alıp gidiyor. Baskı altında kalan bedenin bu durumla daha fazla baş edemeyeceğini anlayan beyin, yaşanılan duygunun doğasına uyan organ vasıtasıyla ilk sinyallerini göndermeye başlıyor. Burada her travmanın her bir farklı kişi tarafından farklı özümsenebileceğini de asla unutmamak gerekir.

Hissettiğimiz her duyguya kendimizce bir anlam yükleriz öyle değil mi?. Aldatılan kimi kadın için aldatılmak “Yeterince kadın değil miydim? Ben nasıl yetemedim?” utancıyla pekişirken, kimisi için de “Sen bana bunu yapamazsın! Ben sana yapacağımı bilirim! ” öfke ve kızgınlığıyla gelebilir. Bilinçaltımız zihnimizde yarattığımız bu metaforu görür ve usulca okur. Çünkü zaten anne karnından gelen ya da nesiller boyu aktarılan benzer duygular, zamanında çözümlenemediği için, bilinçaltının derinliklerinde sessizce yerini almış, beklemededir. Beyin işte tam da bu izden yola çıkarak, söz konusu stresin doğasına uyan organ ya da uzvumuzla bize seslenir. Bizi nereye sürüklediğini göremediğimiz bu strese karşı, hayatta kalmamızı sağlamak adına kendi bedenimizin içinde o bir çözüm bulmuştur.

Bunu çok basit bir örnekle şöyle açıklayalım. Öyle birşey yaşadınız ki, zihninizden, bedeninizden söküp atmak istiyorsunuz o duyguyu. Hiç olmamışcasına unutmak istiyorsunuz. Bir an önce çıksın gitsin beyninizden.

Peki bedenimizden bir şey atma ya da çıkarma yolumuz nedir? En basit ve düzenli yaptığımız haliyle; dışkılama. Peki o duygu hemen çıksın, gitsin istiyoruz ya hani, nasıl en hızlı atabiliriz o duyguyu? Dışkının en hızlı çıkabilen hali nedir? İshal.

Ne kadar basit bir mantık değil mi? Tamamen kendi doneleri ve kendi doğasında çalışan bir sistem. Ben ruhsal çözümümü bulamayınca, beynim benim için bedensel çözümü buldu. Çünkü onun bildiği tek bir düzen var, o da kendi bedenim içinde ki düzen.

Peki bedenimiz en iyi çalışır halinde iken birdenbire bir stres ile bozulmaya yüz tuttuğunda, farkındalığımızı arttırıp, stresi kabullendiğimizi, algımızı bilinçli bir şekilde değiştirebildiğimiz sinyalini beyne yollayabilirsek, bedenimiz tekrar iyileşebilme gücüne sahip olabilir mi?

Tabii ki olabilir.

SÖZ KONUSU STRES ORTADAN KALKTIĞINDA, HASTALIK ARTIK AMACINA HİZMET ETMEZ.